Cenab-ı Hak, Fâtır-ı Hakîm (c.c.) fıtrat kanunu ile ağacı tohuma (çekirdeğe) ve köke bağladığı gibi çocukları evlatları da ana babaya bağlamıştır. Ağaçlar hayatiyetini kökleriyle koruyacağından çocuklar da ebeveyne bağlı kalacaktır. Aksi hallerde, (şuurlu mahlûk olan) insan mükellef olduğu için hem fıtrî şeriatla hem de münzel şeriatla mahkûm olacak ceza görecektir. Bu cezadan en küçüğü fânî hayatın mütezelzel bir hâle gelmesi ve mânen huzursuzlukların artmasıdır. Ana baba ile ters düşen bir kimse fıtratla savaşan gibidir. Böyle bir harbin zaferini bekleyen evlat, ancak cezasını bulur.
~~ 401 ~~
Kitabın dostu bizim de dostumuzdur..
~~ 402 ~~
Batı medeniyetinin gümbürtülü çöküşünü önlemek lâzım. Aksi halde beşerin bütün tarihî birikimleri tehlikeye girer ve enkazını kaldırmak hem çok zor olur hem de çok uzun zaman alır. Buna karşı acil tedbirlerin en müessiri ve devamlısı onu Muhammedîlikle (İslâmla) aşılamak olabilir. Bu aşı seyyidina İsa’nın (a.s.) eliyle olmasa da Onun teslis gibi gülünçlüklerden müstağni olan hakiki tevhide meyletmiş ruhanî takipçileri, mü’minleri tarafından şevkle, seve seve ifa edilmesi yalnız Avrupa’nın değil materyalist felsefelerle saptırılmış bütün kıtaların dirilişini temin edecektir. Böyle azim (gelecek nesilleri mesut edecek) bir hizmeti yapacak olanlar kimseden perva etmesinler... Yalnız Allah’dan(c.c.) korksunlar. Bu korkuyla bağlı olan güç onları gerçek bir muvaffakiyete götürecek ve insanlığın yüzünü güldürecektir. İnsanlığın ve dünyanın hayâtının yeniden hayatlanması tevhidin ruhlara aksetmesiyle, tevhidî imanın hayatından nurlanarak mümkündür.
~~ 403 ~~
Hiçbir insan yoktur ki yarın ilahi adalet karşısında itiraz edebilsin. Herkes senaryosunu yazdığı, başrolünde oynadığı kendi filmini seyredecek ve ister istemez ”bu oyun benim oyunum“ diyecektir. Adalet-i kâmile sahibi olan Allah kimseye zulmetmez. Çekenler kendi nefsinden çeker. Şimdi sen gel “oyunu kuralına göre oyna”.
~~ 404 ~~
Bizler kusurlu ve günahkârlarız... Gafletin kalın karanlıkları içinde yatmakla kendi saadetimizi gölgelediğimiz gibi mirasçılarımız olan çocuklarımıza harabezar bir vatan, münakaşalı bir hürriyet, şaibeli bir istiklâliyet, bekçisiz, muhafazasız bir maneviyat, bir avuç boynu bükülmüş gariplerden mazlumlar topluluğu bırakmakla kendimizi suçlu buluyoruz. Ey müjdelenerek gelenler yine de bize tükürükler atmayın, lânet okumayın...Acıyın, dualar edin, rahmetle hatırlayın...
~~ 405 ~~
Hiçbir meyve, dalında büyüdüğü ağaç için “ne diye hep çamur yiyorsun, eğri büğrü duruyorsun, sallanıyorsun” diyemez. Bunun gibi çocukların ana-babalarını (hattâ faydalandıkları zâtları) tenkid ve ayıplama hakları yoktur.
~~ 406 ~~
Biz bilgisizlikten, cehilden, hattâ faydasız bilgiden de elimizi yıkamışız. Benlikten de eteğimizi boşaltmaya temizlemeye çalışıyoruz.
~~ 407 ~~
Ey nefsim; Sen; zelil, rezil, hor ve hakir iken ben, senin izzetini (gururunu) korumak yolunda rüsva oldum, perişan oldum. Bilirim ki nasihat dinlemezsin, inadında ve zulmetmekte devam edersin. İzzet istiyorsan toprak gibi seril, yüzünü yere koy... Keyfini ve zevkini, keyfine kâfi olan meşru daire içinde bulursun.
~~ 408 ~~
Münevverimizi kitaplı kitapsız diye ayırıyoruz. Bizi buna mecbur ediyorlar.
~~ 409 ~~
Ey istikbal nesilleri, Ruhlarınızı tâzimle selamlıyorum... Kuvvetle ümid ediyorum ki sizler Kur’an – iman, İslâm şerefi ile müşerref olarak hakikat-ı kudsiye-i Kur’an’iye vatanında sancağ-ı tevhidin nurlu gölgesi altında huzurla yaşayacaksınız. Binler tebriklerle tebrik ediyorum. Bugün bizleri en çok utandıran cihet size intikal edecek olanların, (bütün mukaddeslerimizin) korunmasında her şeyimizi hattâ ruhumuzu feda eder derecede kahraman olmayışımız bu ilahi emanet için, sadef-i İslâm için rahatımızı terk edememek. Kılıçlar savurmak, kanlar sebil etmek yerinde muhabbet okları atarak nurlu kelimelerle, elmas kalemlerle cihad edememek. Bu üzüntümüze rağmen sizlerle teselli buluyoruz; eksik bıraktıklarımızı tamamlayacağınızı, yanlış yaptıklarımızı doğrultacağınızı, tam bir sadâkatle hidâyet yolunda koşacağınızı bekliyoruz.
~~ 410 ~~
“Roma dehası” nın medeniyeti câzip göründüğünden daha çok kâziptir. Vahyin medeniyeti olan İslam’la barışmadıkça, kaynaşmadıkça yükseltmek isterken batırmakta devam edecek, saadet yerine felaket getirecektir.
~~ 411 ~~
İnsan kitabını ilim alfabesi okutur...
~~ 412 ~~
Kütüphaneleri saraylarından daha ihtişamlı, hastahanelerinden daha çok, çarşılarından daha hareketli bir milleti hayâl ediyorum.
~~ 413 ~~
Çocuk: -Anne, ”dünya hem yuvarlak hem dönüyor” diyorsunuz, peki insanlar üstünden niçin düşmüyorlar?.. Anne: -Yavrucuğum, biz de durmuyoruz dünya gibi fırıl fırıl dönüyoruz ve dönen dünya ile dengemizi sağlıyoruz... Onun için çalışmak, boş durmamak, koşuşturmak lâzım, tâ ki düşmeyelim.
~~ 414 ~~
Senin dünya’n senin etrafında pervaz eder (dönüp durur), onun mihrâkı sen olursun... Sen ayağa kalk ki o da uyumasın...
~~ 415 ~~
Zenginliğim fakirliğimin aynasıdır..
~~ 416 ~~
Renkler sabit mi, gayr-ı sabit mi?.. Bir ışık oyunu mu?.. Hakîki mahiyeti nedir. Biz insanlara olan nisbeti ile hayvanata ve sair gözlülere nisbeti aynı mıdır?..
~~ 417 ~~
Aynaya bakarken düşünüyorum: Görüntüsü ve sureti olanın (varlığının) ışıklanmış veya ışık halinde bulunması ayna karşısında iken görünmesini önleyemez... Ayna karanlıkta kalsa da o şeyi yine gösterecektir... Kesif bir zulmet olan küfür ve ehli de nefsi zararda iken ilahi sıfat ve isimleri gizleyemez ki; yalnız bu gerçek ilahi azametin pek zahir bir delilidir, akıl ve nazar sahibine kâfi gelir...
~~ 418 ~~
Her gün nice kıyâmetler kopuyor ve haşirler oluyor... Yine de intibâha gelemiyorum...
~~ 419 ~~
Bizde adamdan çok ne var... Ne diye kaht-ı ricâlden dem vuruyoruz...(!..) İlim adamı var, Bilim adamı var, Kilim adamı var, Filim adamı var, Kalem adamı var, Kelâm adamı var, Selâm adamı var...
~~ 420 ~~
Su’dan yaratıldım suyu içiyorum... Topraktan yoğruldum toprağı yiyorum... Su mu beni içiyor, toprak mı beni yiyor, bilmiyorum, bilemiyorum...
~~ 421 ~~
Gözüm görüyor tutamıyor, elim tutuyor göremiyor, kulağım işitiyor söyleyemiyorum... Bundan belli ki henüz cismani âlemimde de istediğimi bulamadım.
~~ 422 ~~
Kâinat, kader zarfında bir mazruf, ilahi bir mektubdur.
~~ 423 ~~
Vahiy kitabın koynuna girdi...
~~ 424 ~~
Ey nefsim !.. Sen sus ve dinle (hem de dinlemesini öğren) Allah (c.c) isterse seni de konuşturur, dinlettirir... Söylediklerini güzelleştirir ve tesirli kılar... Bazan susanların daha beliğ konuştuğunu gör de ibret al!.. Geveze bir suflör gibi kulağıma üfleyip durma !..
~~ 425 ~~
Abur-cubur yediğimiz midemizi karıştırdığımız gibi... ”Ağzımız laf yapıyor” diyerek, aklımıza her geleni söylemekle efkarı bulandırabiliriz... ”Bir şeyler anlatırız faydalı oluruz” derken akılları karıştırır zarar veririz...
~~ 426 ~~
İman-inkar arasında yapılan savaşın en güçlü silahları harflerin atomlarıdır... Kitâbet, hitâbet ve diplomaside onları iyi kullanabilen kazanır.
~~ 427 ~~
Şâkirler (şükrediciler); gaib, örtülü olan nîmetleri de bulmaya, idrâk etmeğe, şükrüne vesile yapmağa çalışır... Şakîler (şikâyetçi ve isyâncılar) ise hazır olanları da görmez, küfrâna düşer.
~~ 428 ~~
Tam kırk beş yıldan beri Rabb’ımdan “ilmimi ziyadeleştir, anlayışımı arttır, bunları benim için faydalı ve hayırlı kıl...” diye dua edip yalvarıyorum.
~~ 429 ~~
Benim ümidimin atmosferini hiçbir hançer yırtamaz.
~~ 430 ~~
Kitapları açınca geçmiş ve gelecek insanların meclislerine giriyorum, sohbetlerine katılıyorum.
~~ 431 ~~
Altınların altında kalmadan ona sahip olanlar nerede?..
~~ 432 ~~
Gül’ ün tebessüm ettiğini görüyoruz... Niçin gülmesi, ağlaması, konuşması olmasın... Ben onu görmek istiyorum.
~~ 433 ~~
Anneler bilsinler ki onlar özeni, bezeni; göğüslerine, başlarına taktıkları çiçekler gibi büyütüp terbiye ettikleri çocuklarıyla, daha çok dikkati çekecek, güzelleşecek ve beğenileceklerdir. Pörsümüş, solgun, dikenli bir çiçeği kim başında taşımak ister?..
~~ 434 ~~
Zaruri ihtiyaçlarımız yanımızda (şükür edemediğimiz nice nimetler) soframızda, istifademize hazır iken nefsin arzusuyla keyfîleri (zaruri olmayanları) arıyoruz... Şükrümüzü değil şikâyetlerimizi arttırıyoruz.
~~ 435 ~~
Mülevvesatın akıl hocası şeytan ve süflörlüğünü yaptığı nefsimden, nereye kaçsam kurtulamıyorum. Sen imdad eyle, kurtar Allahım.
~~ 436 ~~
Bir kimseye sultan tarafından mevhibe olarak sadrazamlık verilirse o makam sahibinin ırgalanması bile sadrazamca olması gerekir.
~~ 437 ~~
Bu hayat sahnesinde herkesin de bizim de rollerimiz var... Süflörümüz ( ruhumuza ilhamlarla yaklaşan ) melekleri dinleyelim. Karanlık perdeler arkasından seslenerek bizi şaşırtmaya, yanıltmaya çalışan, hariçten gazel okuyan ( şeytan ) ları duymayalım... Bu sahnede kimse kimsenin rolünü oynayamaz... Her birimiz asil bir oyuncuyuz... Kendi sahnemizde etrafımızda olan kimseler bizim oyunumuzun figüranları, yardımcıları... Kısacası oyun içinde ismimiz ve yerimiz ne olursa olsun “Başrol” bizimdir. Bazan ruhumuz da seyirciler arasından bizi seyrediyor, başarılarımıza seviniyor takdir ediyor... Ücretimizi oyun tamamlanıp sahne kapanınca âlemlerin sahibinden alacağız...
~~ 438 ~~
İnsan bu fâni âlemden göçeceğini düşünür... Bu düşünce ile intibâha gelebilir ve kendisine İnsan olabilmenin yolu açılır...
~~ 439 ~~
Kur’an Kur’anı okuyor Kur’an kainatı okuyor Kainatta Kur’an okunuyor Çın çın çınlıyor bu sadâ… Ruhum olsun O’na fedâ… Kıyamda bütün suadâ… Kur’an Kur’anı okuyor…
~~ 440 ~~
Her yeni kitapta kaari ( okuyucu ) yeni bir âleme girer.
~~ 441 ~~
Cevher-i akıl tevhidin idrakinde değilse çakıldan ne farkı vardır.
~~ 442 ~~
Ulaşılamayan yüksekliği ve sonsuzluğu dar bir ölçü aleti (akıl gibi) ile kim ölçebilir.
~~ 443 ~~
Sema’dan yıldızlar nur asrının nurlu Medine’sine inseydi, toplansaydı (bütün nuraniyetlerine rağmen) o mübarek beldeyi ashabın (aleyhimürrıdvan) parlattığından daha ziyade nurlandıramazlardı.
~~ 444 ~~
Kitapla kucaklaşan kitaplı haşrolur..
~~ 445 ~~
Avrupa medeniyet-i kâzibesinin, çıktığı yükseklikten değil altındaki boşluğun dehşetinden başı dönüyor... Başaşağı düşüşü çok korkunç olabilir!..
~~ 446 ~~
Düşündüğümüzü yapamıyoruz... Yaptıklarımızı düşünmüyoruz...
~~ 447 ~~
Kucağa sığışmayan göze, göze sığışmayan gönüle sığışır.
~~ 448 ~~
Arş’ın melekleri haremeyne (Mekke, Medine) toplansalar, fıtrî ibadetleriyle Hicaz’ı şenlendirseler... Sahabilerle kazanılan ruhani hazzı, manevi huzuru, ilahi zevki ihtimal ki ancak bulabiliriz.
~~ 449 ~~
Hayatın ve zamanın mîdesinde eridiğimi farkediyorum... İster istemez cismaniyetimle insan-ı ekber olan âlemin kanına karışmaktayım... Direnmek ve yerinmek faydasız…
~~ 450 ~~