İman ve Kur’an hizmetinin iktiza ettiği samimiyet ve ihlası elde edemeyen fakat herkesten bekleyen nefsimin bocalamalarına şahit oluyorum ve ona acımaktan başka bir şey elimden gelmiyor...
~~ 351 ~~
Kitab, kitabın tercümanıdır.
~~ 352 ~~
Aynaya bakıyorsun ve ona kızıyorsun (aynadaki görüntünden daha güzel olmadığını gördüğün halde). Bilmem ki ayna mı seni güzelleştirecekti ?.. Bunu aynadan mı bekliyorsun ?.. Sakın ona yumruk sallama ... Ayna ile suretin parçalanıp kırılabilir... Sîretin değişmeyecektir... Aynalar da senin gibi riya yapacak değillerdi ya... İstersen yakana veya başına bir gül tak da yine aynaya görün... Ayna hiç de yalan söylemiyor...
~~ 353 ~~
Ümit her hasta için tesirli bir ilâçtır. Bazı kimseler için şifanın kendisidir...
~~ 354 ~~
Ben bir Muhammedîyim -Muhammedî olarak yaşamak ahdimdir. -Muhammedî olarak bu dünyadan ayrılacağım. -Bütün şerefim Ona iman ve intisabımdır. Rabb’im, nasib et! Onun yoluna kurban olayım.
~~ 355 ~~
İnsanlardan dua istemek (vasıta ve vesilelerle) duanın tek muhatabına aczimizi izhar ederek yalvarmaktır. Bu suretle hakkımızda dua yapmasını beklediğimiz kimse o siparişimize göre dua ve himmet yapmış olsun veya olmasın, biz kendimiz dua yapmış oluruz. Bir de bu talebimizde herkesin dua ile hacetleri kaza edebilen Zatın kapısını çalmaya muhtaç olduğunu ilân ederek ( fiilen ) tesirli bir ders vermiş ( mükemmel bir ubudiyet ) olan duamıza şahitler bulmuş oluruz.
~~ 356 ~~
Bir yerde başlayan bir yerde bitecektir... Yok iken var olan var iken yok olur... Başlangıcı olanın sonu vardır... Sonradan olan her şey harici kuvvet, tesir ve iradenin mahkûmudur... Daire-i imkândan daire-i vücuda gelmiştir... Kendi kendine hiçbir şey değildir...
~~ 357 ~~
Deniz büyüdükçe dalgası da büyür.
~~ 358 ~~
İhsan ve inayet rahmetin bir havzudur.
~~ 359 ~~
Allah’ım senin nasıl haşmetli bir saltanatın ne tükenmez bir servetin var!.. Ben ise kulların arasında en aciz en fakir en günahkâr olarak şiddet-i ihtiyacımla mağfiretini, rahmetini bekliyorum. Başka kapıyı çalamam... Gayrıya ihtiyacımı arz edemem, Senden özgeye el açıp yalvaramam... Sen benim Rabb-i Rahîm’imsin, ey merhametli sultanım meded eyle!...
~~ 360 ~~
Bizler küçük işlere tenezzül etmeyen, büyük işleri beceremeyen, ihmal ve tembelliği felsefeleştiren, hayat ile zamanın hakiki kıymetini, kudsiyetini anlayamamış kimseleriz...
~~ 361 ~~
Kitabı açtım bir bahçeye girdim ... Bahçeden ağaçlara, ağaçlardan dallara, dallardan yapraklara , çiçeklere... Çiçeklerden meyvelere ulaştım... Meyvelerde tohumlar var... Tohumlarda manalar, manalarda derinlik... O derinlikte doyulmaz zevk ve doyulmaz lezzet...
~~ 362 ~~
Eğer benimle mazlûmlar belini doğrultabilirse… Eğer benimle ezilmişler ezilmekten büzülmekten kurtulursa… Eğer benimle korkaklar cesaretlenir, zayıflar güçlenirse… Eğer benimle haklılar haklarını elde edebilirse… Eğer benimle açlar açlıktan kurtulur, yolsuzlar yola kavuşursa... Eğer benimle mahzunlar neşelenir, atıllar şevklenir, gayrete gelirse... Eğer benimle gafiller uyanır, Hakk’a yönelirse... Eğer benimle karanlıkta kalanlar aydınlanır, nurlanırsa... Eğer benimle masumlar ve âcizler himaye görür, terk edilenler hatırlanır, müteselli olursa... Eğer benimle faziletler ayağa kalkar, vefa dirilirse... Eğer benimle süfliler sefaletten ulviyete yol bulursa.. Eğer benimle hayatın hayatının din, hakikatinin iman olduğu anlaşılırsa; işte o zaman insan olduğuma karar vereceğim.
~~ 363 ~~
KUR’AN nübüvvetin hâtem-i münîri, nihâi mesajı ve son madalyasıdır.
~~ 364 ~~
Oku!.. Okut!.. Sev! Sevdir!.. Sevindir!..
~~ 365 ~~
Akıl, mevhibe-i rahmetle sulandıkça gelişip güzelleşen bir bahçedir ki, onda istikametli düşünceler çiçekleniyor... Meyvesine doyulmuyor...
~~ 366 ~~
Aynalar, gördüğünü gösterir, gizliyi araştırmaz.
~~ 367 ~~
Köle köleliğini idrak ve kabul etsin yeter... Efendi zaten efendidir..
~~ 368 ~~
Bir nokta bir çekirdek, bir çekirdek bir filiz, bir filiz bir ağaç, bir ağaç binlerce meyve ve meyveler baharlar dolusu cennetler vüs’atinde ağaçlardır.
~~ 369 ~~
Kardeşim ben sana gerçekten küsseydim sen benim mezarıma bile yaklaşamazdın.
~~ 370 ~~
Müslüman, diğer insanlar ile iman kardeşlerinin arasında içtimaî mevkii ne olursa olsun, ikinci sınıf insan değildir... O, Cenab-ı Allah’ın(c.c.) dini İslâm ile şereflidir. Başkaları ile farkı varsa Allah (c.c) indindeki farktır, Kerem ve Takva farkıdır.
~~ 371 ~~
Köleye itibar efendisinin haşmetine uygun olur...
~~ 372 ~~
Sen her şeye ve insanlara senin gözünle bakabilecek bir adamı nerede bulacaksın... Çok hayalci olma... Her insanın cilve-i esma-i ilâhîyeden istifadeleri farklıdır... Kimse bir başkası olamıyor...
~~ 373 ~~
Akıldan sefer edeliberi divanelere divane göründüğümüze bakmıyor, aldırmıyoruz.
~~ 374 ~~
Fiilî, kavlî, kalbî, ihtiyarî dualarımızda iman var, tevhid var, ubudiyet var, acziyetimizi bilmek var... Belki hakiki bir marifet var...
~~ 375 ~~
Yalnız tahribe, husumete, belli şahıslara karşı düşmanlığa dayanan bir hizmet şeklini hiç düşünemiyorum... Meselâ hedefte olan düşman çekildiği veya bertaraf edildiği zaman iş bitecek de hizmet sona mı erecek?..
~~ 376 ~~
Şihaplardan mermileri, şimşeklerden kılıçları, yıldırımlardan darbeleri, gök gürlemesinden naraları olan bir orduyu, Bedir aslanlarının haşmetinden daha büyük ve ileri düşünemiyorum...
~~ 377 ~~
Her bir gülü Gül Ahmed’imle ( a.s.) birlikte koklamak... İşte gerçek bahtiyarlık...
~~ 378 ~~
Kur’an-ı Hakîm’in esrarının mahremi olan zaman, sırdaşlıktan vazgeçmişe benziyor.
~~ 379 ~~
Bir çok vesilelerle şefkat ve muhabbet hislerinin memzuciyetine kaynaştığına şahit oldum.
(01.08.2004)
~~ 380 ~~
Bir şeyin meydana gelmesinde yardımcı unsurlar ne olursa olsun veya o şeyin teşekkülü, yapısı nelerden meydana gelirse gelsin onun taşıdığı manaya, hasılatına, doğuracağı neticeye, meyvesine nazar edilir. Terkibleri her zaman ve her halde bozulmaya mahkum olan, tebeddül ve tahavvül eden, değişen maddelerin fani suretleri birer aletten, vasıtadan ibarettir. Buna göre madde özün kabuğu, çekirdeğin kılıfı, kuşun kafesi, mektubun zarfı, ruhun yıpranınca atılacak kalıbı gibidir. Hiçbir zaman kafes kuş yerine, kalıp ruh manasına, kabuk öz mevkiine konulamaz.
~~ 381 ~~
İnsanların en nankörleri kendilerinden manen istifade ettikleri (ilim ve marifet öğrendikleri) kimselere karşı nankör, hürmetsiz, vefasız olanlardır...
~~ 382 ~~
Zaman, Rabb’imizin mukayyet şey ve şe’nlere nisbetiyle zahir olan bir emridir, sünnetullahdır, kanun-u fıtrîdir, namus-u ilahidir.
~~ 383 ~~
Bir kitap okuyorum; Yıldızlardan harfleri var… Sistemlerden kelimeleri… Alemlerden cümleleri… Mevsimlerden kasideleri var… Müzehheratla nakışlı, İnsanlarla müzeyyen, Kur’an gibi fihristesi var… Muhammed (a.s.) gibi muallimi var… Bu kitabı Rabb’im telif etti (yazdı). Ben de okuyacağım... O kitabın yapraklarını, sayfalarını O açar O kapatır...
~~ 384 ~~
Sen bir padişahsın ben bir köleyim “Ol” de ki olayım “Öl...”de öleyim…
~~ 385 ~~
Gereksiz lâflarla tacizler yaptığımız gibi sözsüz gereksizliklerle de tacizler yaparız.
~~ 386 ~~
Çocuklar: “Ana ve babamızın tahakkümlerine, baskılarına katlanıyoruz, tahammül etmeğe çalışıyoruz” derler. O şefkat numuneleri ise yavrularını mes’ut edebilmek için kendi hayatlarını zehir ederler.
~~ 387 ~~
Ey ayıplar ve kusurlar müfettişi arkadaş!... Zahmet edip yorulma, tecessüsden çatlayacak duruma düşme... Beni merak ediyorsan, iyice tanımak istiyorsan;sor, söyleyeyim. (Pek de seni ilgilendirmez ya). Bir meziyet ve kemal sahibi değilim, kusurluyum, acz ve zaaf içindeyim. Bunlardan ürküyorsan sakın bana yaklaşma... Sıraladığım arızalardan ve bed huyumdan hem mutazarrır hem de (Rabb’ime) müştekiyim... Bunlardan kurtulmak için yalvarıyorum... Sen de benim için dualar et!..
~~ 388 ~~
Kur’an, sadık haberlerin kutsî bir “sümme” ler mecmuasıdır.
~~ 389 ~~
Çocukluk dünya hayatımızın giriş kapısına benzer. O kapıdan geçmeyen, pencereden girmiş bir hırsızın yabancı ürkekliğine sahiptir. Hayat yuvasında yerleşemez. Her an ondan kaçacak bir başka yol arar.
~~ 390 ~~
Skolastik düşünce batağından çıkmak, fezalara uçmak, mezar ve mezar sonrası hayatın derinliklerine dalmak, fasit felsefenin ahmak feylesoflarını hayrette bırakmak zorundayız. “Mimsiz medeniyet”in hesapsız ve düşüncesizce yıktığı ve yıkmakta olduğu beşerin haysiyetini kim kurtaracak? İzzet-i insaniye ne zaman rücu edecek? Sefahat, sefalet ve rezaletin kapıları ne zaman kapanacak? Hem bunu kim yapacak ve kimden bekliyoruz?..
~~ 391 ~~
Sözün evvelinden kulağımızda bir ses kalmamıştır. Sözün sonunu da son nefesten sonra peşin sıra gelenlerden işiteceksin.
~~ 392 ~~
Zaman törpüsü hayatımızı törpülerken insan evlatlarına müsait fırsatlar çıkıyor... Bu nîmeti ganimet bilenler alfabe okuyarak, mukaddes kitapları okuyarak, kâinat kitabını ve insan kitabını okuyarak hâl âleminin penceresinden mazi dünyasına ve istikbâl bahçelerine bakıyor.. Bir derece eşyayı hakikatıyle görüyor, nisbeten kendini biliyor... Belki asıl bilmekliği icap edenin de marifeti yoluna giriyor... Okuyor... Düşünüyor... Düşünüyor ve buluyor...
~~ 393 ~~
Dişler ve dudaklar konuştuklarımızın gümrük duvarlarıdır... Kaçak kelimelere fırsat vermemek lâzımdır.
~~ 394 ~~
Pek çok akıllı, gayretli, cevval insanlar uhuvvet ve ihlas esaslarını iyi bilmediklerinden veya amel edemediğinden kendi cephesinde, camiasında olan birileriyle uğraşarak (terakki edeceği yerde) mesaisini zayi ederek muvaffakiyetsizliğe uğruyor...
~~ 395 ~~
İnsanlar anlaşılması zor bir hâle girmişler, dostlukları çok yapmacık ve çürük... Buna rağmen dostluklara özeniyor, dostlar arıyorlar. Nefislerini eğlendirecek vesileler istiyorlar... Civanmerdane dostluklar, samimiyetler çırayla aranıyor, kurşunla avlanıyor, hikâyelerde, masallarda okunuyor...
~~ 396 ~~
San’atkâr ne kadar mâhir ise san’atı (eseri) o derece kıymetdardır... Bir eserin büyüklüğü ve güzelliği nisbetinde Sânii’nin şiddet-i alâkasını ve muhabbetini cezbedeceğine şüphe mi var?..
~~ 397 ~~
Şu ağacı gör ve dinle! Nasıl büyük ve mükemmel elektronik bir orkestrayı gösteriyor ki, her yaprağında bir Itrî bir Mozart oturmuş olsa ilâhî rüzgârın parmakları dokundukça çıkacak nağamattan bundan daha derunî sesleri yayamayacaklardı...
~~ 398 ~~
İhlas... Ah onu bir yakalayabilsem.
~~ 399 ~~
Ruhanî varlığın cismanî ile, hayat-ı maddiyenin manevî hayatla, fizik yapının metafizikle keskin çizgilerle ayrılmasına, terkibin dağılmasına, mürekkepten mücerrede geçilmeğe, kesiften latîfe intikale “mevt” ölüm tabir ediyoruz.
~~ 400 ~~