اَلسَّلَامُ عَلَيْكُمْ وَرَحْمَةُ اللهِ وَبَرَكَاتُهُ
Göztepe, 12 Mayıs 2007
Çok basiretli, ferasetçe de zenginleşmesini dua edip beklediğim kardeşim,
Şunu iyi bilesin ki okumakta, anlamakta, yazmakta, düşünmekte ihmalim olan günleri yaşayıp yaşamadığım hususunda tereddüde düşüyorum. Başkaları için olmasa da kendim için en azîm bir ibadet saydığım yazmalar, okumalar, anlamalar, düşünmeler bir farklı ifade ile hayatımın hayatlanmasını teşkil ediyor diyebilirim. Rabbimin azîm bir nimeti olan ömrümün uzatılışı en azından bu nevden ibadetlerime kifayetli bir sağlık sûretinde devam edişi (niçin daha fazlası olmasın diye) akıl ve kalp dünyamı sallayıp duruyor. Bu ihmalim için şiddetli bir zelzeleyi içimde hissederim. Sen de bana yardımcı ol! "Niçin iki ayağını uzattın da oturuyorsun veya uyuşuk uyuşuk yatıyorsun? Okusana, anlasana, düşünsene, yazsana!" diye uyarılar yap!
Bir insanın yetmiş yılları geride bıraktıktan sonra gerek kendi istikbâlî hayatı için, gerekse bütünleşme azmiyle küllileşmek ihtimali olan içtimai hayatı için etrâf-ı erbaasıyla tam istifâdeli olmanın ondan daha güzel bir yolu mu var? Sen de biliyorsun ki âciz kardeşin okumayı, okuyanları, ders halkalarında bütünleşmeleri çok seviyor. Yemin ederim ki hususi şeceremizden düşen bir yaprak sebebiyle ağlamaklı oluyorum. Hep kendi kendime, "Bizler ileride maazallah ebedi firaklara düşmek için mi bir araya geliyoruz? Okumalarımız, anlamalarımız, düşünmelerimiz ve yazmalarımız bunun için midir? Tanışmalarımız, kucaklaşmalarımız kökleşen dizi filmlerin dizilerine sığmayacak sevimli hatıralar benim zayıf nefsimin ihdas ettiği çürük bahanelerle çürüyecek mi?" diye hayıflanıyorum. İstemeyerek intizarvârî bir şeyler söylemek arzularıyla zorlanıyorum.
Ben kendim çürük süprüntüleri kıymetli cevherlermiş gibi toplayıp istif eden nefsime de karşıyım. Nefsim ne sebeple olursa olsun benimle kimleri karşı karşıya getirmek isterse istesin ben ondan yana değilim. O nefse taraftar olmak istemem. Eğer o nefis saadet-i ebediyemden bir tek meyveyi taşlayacaksa, çürütecekse o benim asla müsamahamı göremez. Birlikte seninle o nefse karşı haykırarak söyleyelim, bizleri çürük yumurtalarla taşlamasın. Üstad’ımız hizmeti yolunda koşarken ayağına çelme takanlarla oyalanmadı, onlara kıymet vermedi.
Kardeşim, sen zannetme ki bunları, yukarıdaki satırları sana yazıp söylüyorum. Bu yazılanlar söylenenler için sen bir kulak misafirisin, bunlar benim için seslendirilmiş bir nefis muhasebesidir. Ne senin ne başkalarının aziz nefislerini hedef alarak böyle yazmak hoşuma gitmez. Kat'iyen kasıtlı olarak alınacak, pirelenecek bir nokta aramamanızı rica ederim. Ancak senin de nefsinle olan muhasebende bu cihetlere tevafuk edenleri olabilir. Bu tarzda bir nefis muhasebesi yapabilirsen ona karışmam.
Her zaman büyüklerimizin uyardığı gibi "Söz uzanır ger kalanın der isem" diyorum. Derunumda olan nefsime ihtar mahiyetindeki serzenişli feryatlarımı sana da duyurmuş oldum, belki çok dua edersin.
Bilvesile selâmlar dualar...
AHMED İHSAN GENÇ
Not: Bu mektup telefon görüşmesiyle Kamil Jiliptay’a yazdırılmıştır.