اَلسَّلَامُ عَلَيْكُمْ وَرَحْمَةُ اللّٰهِ وَبَرَكَاتُهُ
Göztepe, 29 Eylül 2006
Salihler esnafının peşinde koşmakta gayretli, nefsini bir kenara iterek himmetini yüceltme çabasında olan (inşaallah da buna muvaffak olacak) ebedî kardeşim İsmail,
Cenab-ı Üstad (r.a.), Hulusi ve Refet Ağabeylerle (velev) mektuplarla olsun çok musahabeler yapmışlardı. Biliyorsunuz ki şerefli ümmetin en büyük, en azametli, en faziletli olan esnaf-ı ashab bizzat âlemlere rahmet olan Efendimiz’in (a.s.m.) musahibleriydiler ve biz onları bu meşhur nam ile yâd ediyoruz, ashab-ı Resul diyoruz. Bütün öncülükleri ile ümmetin medar-ı iftiharı olan büyüklerimiz her birisi musahibleriyle yüksek ruhlarındaki meknuz hazineleri dışa vurmuşlardır, o musahibler vesile olmuşlardır. Kanaatime göre öyle musahibler farkında olarak veya olmayarak bir büyük rezervin (sanki) kâşifi, sondajcıları olmuşlardır. Bizler onları da istifade edilen muhterem zâtlar gibi hürmetle, sevgiyle yâd ediyoruz. Onların en başında gelen Seyyid-i Kâinat’ın baş musahibi olan Hz. Sıddîk’a (r.a.) bütün ümmet ne kadar minnettardır. Ve bizler zuafa-yı ümmet bütün ashapla beraber onu daima başımız üstünde tutuyoruz, çok seviyoruz.
Bir kimseye, feyizli kazançlar için açılan kapıların davetçileri hor ve hakir değildir. Bence onları basiretimizle, kalp gözümüzle görmek, görebilmek lazım. Mushaf-ı Şerif’in üzerine sarılmış biz bez (kumaş) parçasını öpüyoruz. Bu öpmekle Mushaf ’ı öpüyoruz.
Benim gibi aciz kardeşin, yukarıda belirtilen ince manalar ışığında yalnız kendi nefsiyle musahabe etmekten çok sakınıyor. Israrlı bir şekilde sizler gibi kardeşlerimi arıyorum. Her birerinizin farklı yapılarda olan güzel aynalarınızda kendimi daha net görmeye çalışıyorum. Bilmem ki kendimizi bilmenin bir kestirme yolu bu mu?
Aramızda bir tanışma, bir akit meydana gelmiş (ümmet içinden) kardeşlerimle ebedü’l-âbad ayrılmak istemem, basit bir ifadeyle ipleri koparmaya hiç razı ve hoşnut olamam. Bu arzumla beraber kusursuz, arızasız davranış bozukluklarından masun bir kimse olduğumu da iddia etmiyorum. Acizim, günahkarım, her türlü zayıflıklarla illetliyim ve dualarınıza muhtacım. Şu azîm Ramazan hürmetine bu istikametteki dualarınıza da candan katılıyorum, âmin diyorum.
İnşaallah, İsmail’im gibi, Ahmed’im gibi, Enis’im olan diğer kardeşlerimle de her vesile ile musahabelerimiz devam eder, hatta bu musahabeleri fâniyattan çıktıktan sonra da beynerruh devam ettirebilmeliyiz.
Süfliyat âleminin içinde yuvarlanan çamurlu taşlardan bir taş bile olsam yine de ulviyatın arzu ve düşünceleriyle doluyum.
Bilvesile sizinle beraber bu mektubumu okuyan ve duyan umum kardeşlerimi hürmetle selâmlıyorum.
Dualarınıza çok muhtaç kardeşiniz
AHMED İHSAN GENÇ
Not: Bu mektup telefon görüşmesiyle yazdırılmıştır.