اَلسَّلَامُ عَلَيْكُمْ وَرَحْمَةُ اللّٰهِ وَبَرَكَاتُهُ
Göztepe, 25 Eylül 2006
Değerli, fikirli, meraklı, takipçi, bazen de hassas kardeşim Kamil,
Çok iyi biliyorsunuz ve sizin gibi kimseler de aksini inkâr edemez ki naturamızla açıkça belli olduğu şekilde bizler insanız, “insanlarız”. Buna çok yönlülük mü diyelim, cihaz zenginliği mi? Vakıa bu hiç tereddüt etmiyorum ki her iş ve her şeyle uzak ve yakın ilgilerimiz vardır. Belki de bu sebepler için her şey ve her hadisenin de etkileri, tepkileri, tesirleri bizi kuşatır. Bazen bunlarla yapı itibariyle uyuşuruz, bilgiler, birikimler irfanımız buna yeter. Bazen de ilgili husustaki zayıflıklarımız, noksanlıklarımız yüzünden her dokunan şeyle iğnelenmiş gibi oluruz. Gerçek bu ki enfüste temin edilen rahatlık ve huzur dışa da vuracaktır. Şu hale göre kendi kendimizle kavgalı patırtılı olmadığımız şartlarda harici tesirler içeriden gelen güçlü mukavemetle karşılanır da buhranlı sıkıntılar, stresler, takıntılar, paniklemeler ve de dünyevi rahatsızlıklar fazla zararlı olmaz.
Çocukları biliyoruz ve görüyoruz; bir hasta bakıcı, hekim veya hastahane içinde pek çoğunun (şuur ve idraki tam gelişmemiş bebelerin) ürküntülerini fark ediyoruz ve anlıyoruz ki şuur altında ürküntü sebebi bir takım resimler var. Demek istediğim o ürküntü, önceliği olan ve duyguları müteessir eden bir iş, bir sebepten meydana geliyor. Haddizatında her türlü şuûna karşı güçlü ve mukavemetli olabilmek insanın kendini iyi yetiştirebilmesiyle orantılıdır ve bir denge meselesidir. Her gün duyarız; birilerinin bir şeylere karşı infialleri, alerjileri vardır. Bu gibilerden tedaviye muhtaç olanları çok. Eskilerin seviye-i irfan kazandırmak yolundaki ceht ve gayretleri ve bunlara ait müesseseler çok faydalı oluyordu. Rahatlıkla söyleyebilirim ki o zamanlarda hadiseci, patırtıcı, herkesle ters düşmüş, belki kendi nefsiyle de (kendi kendiyle) kıyasıya kavgaya tutuşmuş insanlar çok az idi.
Kardeşim devasız dert yok, en çaresiz illetin de ilacını bulmak mümkün. Ancak yukarıda bahsettiğim (enguaz) sıkıntı doğuran zayıflıkların tedavi ve telafisine belki cemaatli bir hayatla en kısa yoldan ulaşılabilir. Şüphesiz tek çare de bundan ibarettir, diyemeyiz. Böyle rahatsızlıkların hastaları sadece Kur’ân-ı Azîm’in şifasından süratle istifade edebilir. Her geçen gün daha fazla mükemmelleştirilen namaz ibadetinin de (tedavi için) hasiyeti çok yüksektir. Şefkatli, muhabbetli yakınlıklar da bu gibi arızaların mücerrep ilaçlarıdır. Elbette dualar ve dualaşmaları da bunlar arasında sayabiliriz.
Ne hikmettir bilinmez, sizinle çok kere, sık sık fazla su çeken hamurlar yoğuruyoruz. Bu hususiyetli musahabelerimi başkalarından kıskandığımı zannetmeyesin, çok değerli muhatap kardeşlerimin de özel mahiyette olduğu zannına yol açan bu nevi musahabelerde velev manen, ruhen hissedarlıkları vardır. Allah’ın izniyle bilhassa ders arkadaşlarıma bu kapıyı kapalı tutmamak azmindeyim. Böylece biline
Darılmazsan, mea’l-kusur ve’l-kûsur bu mektubumu burada noktalayacağım.
Bilvesile selâmlar, sevgiler, dualar.
AHMED İHSAN GENÇ
Not: Israrla dikkatinizi çekmek istediğim bir husus var. Şimdi Ramazan’dayız (1427) ve rahmet günlerini yaşıyoruz. Bu dua mevsiminde çok dualarınızı bir alacaklı gibi istiyorum.
Not: Bu mektup telefon görüşmesiyle yazdırılmıştır.