اَلسَّلَامُ عَلَيْكُمْ وَرَحْمَةُ اللّٰهِ وَبَرَكَاتُهُ
Çamlıca, 13 Eylül 2006
Bir mümessil-i cemaat, belki pek kesretli olmayan samimi bir kısım efradın kutbu gibi olan ruh zenginliğinde istidatlarının süratli inkişafında bunu açık bir sûrette gösterebilen kardeşim,
Hikmeti üzerinde çok uzun düşüncelere dalmamış olsam da mektuplaşmalarımız, musahabelerimiz derinlere doğru derinleşiyor. Âfak âlemlerine meyli ile de sanki feza âlemini delip geçiyor. Bilmem siz (bunun farkında mısınız demeyeceğim) nasıl yorumluyorsunuz? Sizi kendimden ayırarak, yani başlı başına ayrı bir şahsiyet gibi kabul edemeyeceğimden kendi hissiyatımı çok parlak aynalarınızda akseder diye zuhurlarda, manevî serpintilerde kendim ne tespit edebildimse aynısını siz de yakalamışsınız der, bu hissiyatım beni aldatmış olabilir zannıyla tereddüde düşmem.
Bilirsiniz ki hakiki şahsiyetleriyle yüz yüze gelenler imanda tekemmül ederek uhuvvet sırlarını yakalamış, o sırları kendileri için çok irtifalı ruhanî bir haz haline getirmişlerdir. Öyleyse sizinle bu sıcak kaynaşmanın da uhuvvet dâhilinde olduğunu görebiliriz. Farkında olmadığınızın muhaliyetini nazara alarak bu çok ince sırda bütün güzellikleri tespite muvaffak olamıyoruz. Ben itiraf ediyorum ki umumiyette hususiyet ve hususiyetle beraber kesretli uhuvvet halkalarında bu tarz ruhi alakaların sair kardeşlere (milyonlar milyonlar mü’minlere) kardeşlik hukuku bakımından hiçbir zararı olmadığı gibi manevî şahsiyetin o kimseler için çok zenginleştirici bir medar olduğunda endişe duymuyorum.
Özellikli güzellikli münasebetleri, rabıtaları, uhuvvet ve muhabbetleri sünnet dairesinde geliştirmek hadisesine salih ameller cinsinden bir ibadet gibi bakıyorum. Elbette bu noktada tespit yanlışlığına düşmüyorsam, bundan mesuliyet yüklenmek şöyle dursun, daima ecir umacağım ve de teşmili hususunda da gayret göstereceğim.
Hizmetimizde bir kardeş diğerinin nazarı ile bakabildiği gerçeği var. Hissiyat bütünleşmesi de mümkündür, niçin olmasın? Ben sen olmaya gönüllü isem sen de ben olabilirsin... Ancak bu mahiyetteki bütünleşmeler makbul faziletli sıfatlar üzerine olur. Masiyetler kesinlikle dışarıda kalır. Derk edelim ki yalnız iki kardeş arasında buna muvaffak olunsa o ikiden her birisi herhalde iki kimsenin manevî gücünün fevkinde bir forma girer... Artık fedakârlıklar, ferâgatler, civanmertlikler, vefalar onlara çok hafifler ve kolaylaşır.
Bu konu ile ilgili daha çok söylenecek şeyler varsa da şimdilik bu kadarla kanaat ediyorum. Belki ileride tekrar bu bahse gireriz, bu bahçeye dalıveririz.
Dualaşmalarımızı üzerinde çok çok durduğumuz tarz ile devam ettirmeye hatırlayarak (hatırlatarak demiyorum) selâm ediyorum.
AHMED İHSAN GENÇ
Not: Telefon görüşmesiyle kaleme alınmıştır. (M. Kamil Jiliptay)