اَلسَّلَامُ عَلَيْكُمْ وَرَحْمَةُ اللهِ وَبَرَكَاتُهُ
Göztepe , 3 Ekim 2006
Mustafa kardeşim,
Biz sana kendi aramızda “Şeyh Mustafa” diyoruz ya, gerçek olarak da bizim için o formasyona sahip olmasan da bir şeyh gibi vasıflı, geniş yürekli, açık kalpli bir kardeşimiz olarak görüyoruz. Bugün size dünlerde kalan siyaset üzerinde birkaç kelime söylemek istiyorum. Bilvesile de selâm edip gözlerinden öperim.
Her zaman açık açık belirttiğim gibi siyaset âlemine manevî bir gözle baktığımız zaman mutlak olmayan asrî siyaseti şöyle görebiliriz: Bacakları titreyen, omzuna çöken iri ayakların bastırmasıyla iki büklüm kamburu çıkmış bir vatandaş yukarıdaki adam elinde şapkası ile halkını selâmlıyor, gümbür gümbür öterekten vaatte bulunuyor da “Artık taşıdığınız yüklerden dizlerinizin bağı çözülmeyecek, sırtınıza binenlerden başınıza çıkarttığınız ağırlıklardan sırtınız kamburlaşmayacak. Sizlere kesin refah ve saadet vaat ediyorum. Biliyorsunuz ki, köylümü, işçimi, memurumu, topyekûn halkımı kendi nefsimden çok seviyorum, emin olun sizleri kimseye ezdirmem, öyle birileri varsa ayaklarım altında çiğnerim” diye nutuk atıyor.
Siyaseti elbette yalnız yukarıda karikatürize ettiğim gibi anlatmak yanlış olur. Çünkü o yalnız fırkalı-partili öne geçme yarışçılarının hadisesi değildir. İnsanın içtimaisinde az da olsa manevî hayatı içinde bile siyasetin rolü olabilir. Büyük bir esefle söyleyebilirim ki medar-ı saadet olan siyaset şimdi kim bilir nerelerde? O süflî siyasete meydanı terk ederek ulvîliklere çekilmiş, derde deva için olsun ulvî siyasetin ehlinden bir kimseyi bu zamanın cemiyetlerinde, halklarında fenerle de aransa bir ehlini bulmak belki muhaldir. Kat’iyen şimdiki asırda (dine hizmet için) olsa bile onu siyaset eliyle yapmamak lazım, mademki ehli yok, süflî siyasetten müstağni olarak tamamıyla ulvî siyaseti bilenler ve uygulayıcıları gelirlerse –pek ihtimal vermiyorum– vebalini yüklenerek onlar yapsınlar.
Biz hizmetimizde hilkat itibariyle eşref olan insanı fert fert nazara alırız, bir yardım yapabileceksek elinden tutabileceksek azami ihlas ve samimiyet içinde ona yaklaşırız. İnşaallah bu sûretle vasıf kazanmış insanlarımız büyük kütleler meydana getirecek kadar çoğalır. Fakat uzun ömürlü olan hizmet en güzeli ile bu tarzda devam eder. Diyeceksin ki ne kadar uzun yol? Cevabını veriyorum, cennet ucuz olmadığı gibi uzak da değildir. Bizden dünyada yaşayacağımızdan fazla yani artı artı ömürlerle hizmet edeceksiniz diye bize mükellefiyet yüklenmiyor. Bu konuda daha önce musahabelerimizde anlattıklarımı da hatırlayarak birlikte mütalaa edersin.
Sen dua et de yalnız bu ulvî ve süflî siyaset farklarını anlatan bir eser hazırlayabileyim.
Başta hususi ders arkadaşlarımız, kardeşlerimiz olarak sizin yakınlarınız da dâhil olmak üzere hürmet ve selâmlarımı bildiririm, dualar ederim.
Kardeşiniz
AHMED İHSAN GENÇ
Not: Telefon görüşmesiyle kaleme alınmıştır.