اَلسَّلَامُ عَلَيْكُمْ وَرَحْمَةُ اللهِ وَبَرَكَاتُهُ
Göztepe, 30 Haziran 1999
Muhterem kardeşim,
Sizin gibi değerli ve meraklı, tahkike meyletmiş bir kardeşim, “Tevafuk dediğimiz hadise nedir? Kimler içindir? Bir şeyde tevafuk olup olmadığını nasıl anlarız? Her insan onu fark eder mi?” zincirleme suallerde bulundu. Haddim olmayarak anladığım nispette bir şeyler söyledim. Hatırımda kalan bir kısmını hülasaten size de aktaracağım.
Cenab-ı Zülcemâl-i ve’l-İkram umum enbiyasına onları ekremiyetleri için takrim, mübarekiyetleri için tebrik, şerafetleri için teşrif, ilahî vahy ile müeyyidiyetlerinden te’yid, himmetleri en yüce olarak sönmez bir şevkle mücehhez bulunmalarından teşvik, mübeşşiriyet vazifeleri için tebşir buyurmak üzere inayet-i hassa sûretinde mu’cizelerle ta’ziz buyurmuşlardır. El-Hak, sıfat-ı nübüvvetin, nübüvvetten gelen kudsiyetin hüccetleri, burhanları bu mu’cizât-ı bâhirelerdir. İndelhâce vukua gelenleri gibi, bir emr-i vücubî olan kısımları da vardır.
Kardeşim,
Aynen bunun gibi o rehber-i küll ve mürşid-i âzam olan zâtların (aleyhimüsselâm) velayetlerinin ve nübüvvetlerinin mirasçılığı noktasında vazifedar ehl-i velayet için de kerametler vardır, tevafukat vardır, burhanlar vardır, ikramlar vardır. Velayet-i kübra sahipleri, kamilîn-i evliyanın kerametleri mu’cizât-ı enbiyaya en yakındır. Seyyidina Abdülkâdir-i Geylanî (r.a.) gibi müstesna zâtlarda çok emsaller görülmüştür, meşhur-u âlem olmuştur. Ancak ehl-i iman olan ehl-i hidayetin imanlarının tezyit ve takviyesine, ehl-i dalaletin ve ehl-i nifakın iskatına büyük tesirleri olan harikaların zamanîliği, asrîliği, hal-i ahvale mutabakatı vardır ki hikmet-i ilahiye böyle iktiza etmiştir. Mesela susuz kalmış ordunun mu’cize sûretinde iltimas-ı Ahmedî’nin (a.s.m.) neticesi sulanması gibi...
Deccalî, Süfyanî, fitne-i âhirzamana nispetle de o harikaların belki en mühim kerametlerin hem yaygın hem perdeli, iphamlı bir sûreti vardır ki “Hâtemü’l-Müceddidîn Hazretlerinin” dualarıyla tevafuklar şeklinde tezahür etmiş; ehl-i basiret, ehl-i dikkat ve ehl-i ferasetçe fark edilmiştir. Hem de ism-i Hakîm mazhariyetine muvafık ve enseb olanı budur. Zaten ism-i Hakîm ve Hakem’den, onun aynasından böyle görünecektir. Allah-u â'lem...
Kardeşim,
Tevafuk, kaderî program içinde ihtiyaç sahiplerinin Allah (c.c.) rızası yolunda gayret gösterip, koşuşturanların bir nevi muvaffakiyetinden ibarettir veya bir cihetle öyledir. Ehl-i Nur kesafetli bir sûrette her biri birer manevî şahıslar oldukları halde, şahs-ı manevîden temessülen tevafukatlarla tebşir ve tebrik olunuyorlar. Ayrıca kerametin diğer bir nevi olan keramet-i ilmiyeden de istifade ediyorlar. İki üç gün gibi pek az bir zamanda Nurlarla nurlanmalar, derslerden en anlayışlı bir ilim ehli gibi istifadeler, fehim ve idrakte terakkiler bu manayı ifade ediyor. Hem bu iphamlı, kapalı kerametler, tevafuktan enaniyetlerin insanları çarptığı, insaniyeten çürüttüğü bir zamanda çok güzel oluyor, şahısları münafi-i ihlas olan tekebbürden, tefahürden koruyor. Keramet-i Nuriyeler haddizatında himayet-i ilahî olduğuna itikadım var.
Kardeşim,
Tevafukatın dairemiz için her şahsı alakadar eden cihetleri vardır. Herkes kendi vus’una göre hizmeti için bunlardan hissedardır, içinde menfaati bulunur. Şevkine şevk katan bu tevafuklarla büyük bir manevî hazza sahip olur, itimadı kavîleşir. O kimse için nefs-i hizmette acele, peşin bir mükâfat gibi olur.
Kardeşim,
Bir başka zaviyeden yine ism-i Hakîm’in nuruyla bakıldığında kevn, kanun ve şuûn, maneviyat ve cismaniyet sahaları tevafuklarla doludur. Her şeyin kaderî kemaline ulaşması, terakkisi tevafukata dayalıdır, ikram-ı ilahîdir. O sırdan neşet etmektedir. Bu derin meseleyi izaha gücüm yetmiyor. Nurlar dersinde yüksek kabiliyet sahibi kardeşlerim onu görüyorlar... Maşaallah...
Mektubuma başlarken tevafuk sırları için geniş izahlar yapmayı düşünürken tam muvaffak olamadım. Kusur etmişsem Rabbim affetsin. İnşaallah zamanla sizler daha iyi anlayacaksınız.
Tevafuklarla, kerametlerle, mu’cize-i maneviyelerle parlayan Nur kahramanı kardeşlerimi, sizleri sevgi ile kucaklıyorum, küllî ve fazlî ikramlara mazhariyetlerinizi diliyorum. Cemâl-i rahmetinden, kemal-i merhametinden bu aciz kulu için de mağfiret ummaktayım.
Allah’a (c.c.) emanet olunuz.
AHMED İHSAN GENÇ