اَلسَّلَامُ عَلَيْكُمْ وَرَحْمَةُ اللّٰهِ وَبَرَكَاتُهُ
Göztepe, 12 Ekim 2006
Kardeşcağızım,
Muhtemelen insan, yapısında bulunan hırs sebebiyle mal toplamak hevesi (illa da bir şeylerimizin olması) baskısı altındadır. Bu duygumuzun tatmini cihetinde çok sıkıntılara, zahmetlere katlanıyoruz. Hatta maddî-manevî huzurumuzu elimizden çekip almasına göz yumuyoruz. Bence böyle yapanlarımız için dengeyi yakalayamamak söz konusu olabilir. Meşru sûrette ihtiyaç temin etmek meselesi için kendimizi telef etmemiz gerekmez. Herkesin bir kısım varlıklara (mal, servet, vs.) ulaşabilmesinin bir tek yolu o yolda kendimizi taştan taşa çalmak, akıl ve fikrimizi yalnız buna hedeflemek, (Allah korusun) kalbimizi de bununla doldurmak ne kadar muzırdır. Böyle bir rotası olanlar çok az bile düşünerek meta-ı gurur için ne kadar değerlere sırtlarını dönüyorlar, ne tavizler veriyorlar, çok çok kayba uğruyorlar, bilmezler mi? Dünya sevgisini (nefsin onun cazibesine kapılmasını) hataların başı biliyoruz.
Ben Rabbime karşı “Dünya ile çok mühim işlerim, alışverişlerim vardı, bunun için davetine katılamadım, büyük içtimada bulunamadım, huzuruna çıkamadım” dersem çok hacaletli bir mazeret beyanı olmaz mı? Utanmaz mıyım? Şurası akıldan çıkmasın ki Cenab-ı Allah kulu ile irtibatının kesintilere uğramasını istemiyor. Kat’iyetle O’nun huzuruyla müşerrefiyet, yalnız vakitlere tahsis edilmiş namazda değildir. O’nun kuluna kurbiyetinde hiç mazeret ileri sürdüğü var mı? Ben bilmiyorum. Kat’iyen O kulunu bırakmıyor. Zaten bıraksaydı sen ancak yokluğun içine düşecektin.
En azim, en büyük ticaret “Allah ile Alışveriş” kitabımızda anlatmaya çalıştığımız gibi O’nunla olanıdır. Bu zararsız ticareti bırakıp da sen daha kazançlı işler mi buldun? O’nun için davran... O’nun için harekete geç... O’nun için yaşa... Her saniye O’nunla muhatap ol... O’nunla alışverişini yap... O’nun hoşnut olduğu, razı olduğu şeyleri almaya gayret göster... Özet olarak ehlullah ol... O’nun için ol…
Tahmin ediyorum ki sen veya başkaları aklını peynir ekmekle yememiş ise “Ben O’nunla yaptığım alışverişten bir netice alamadım, artık şeytanla, nefsimle, ehl-i dünya ile alışveriş başlattım” diyemez. Böyle diyorsa en berrak gerçeklerle ters düşmüş olur. Asrî insanımız (çok çok çok dindar olanları da) uhrevî, manevî hayatını şiddetle arzu ettiği halde, yine de dünyasına ağırlık veriyor. Benim gibi din ve iman konularında cüzî bir malumat sahibi olmak ve nazariyatından hâsıl olanlarla üç beş kelime söyleyebilmekle tatmin oluyor. Sizce bunda muvazeneli bir isabet var mı? Belki zamanın rüzgârı harmanımızı uçuruyor da farkında olmuyoruz.
İnsanın müflis olduğu halde kendisini zengin zannetmek gülünçlüğüne (maazallah) düşmeyelim. Yalnız ve yalnız adetlerimizin en küçükleri de dâhil olmak üzere Allah için bir şey yapmak niyeti üzerinde bulunalım. Küçüğü büyütmek, azı çoğaltmak sırrı niyetimizde düğümlenmiş.
Bilvesile selâm ve dua...
Kardeşiniz
AHMED İHSAN GENÇ
Not: Bu mektup telefon görüşmesiyle yazdırılmıştır.