اَلسَّلَامُ عَلَيْكُمْ وَرَحْمَةُ اللّٰهِ وَبَرَكَاتُهُ
Göztepe, 24 Ağustos 2006
Anlayışça çok iyi muhatap olabileceğini zannettiğim, (bu hususta çok yanılmadığım) irfanlı, birikimli, hizmet hususunda himmetli bir kardeşime,
Bu yakınlarda muhtelif kaynak eserlerden mütalaalarım sırasında bir hakikate rivayetler yoluyla bir derece muttali oldum. Bu rivayetin kat’iyen sıhhatine kendi müşahedemle de katılıyorum ve şüphe etmiyorum. O rivayet, abdalların kırk kadar (seçkin) zâtlar olduğunu beyan ediyor. Büyüklerimizden bir zât ise abdallar meselesinin yorumunda onların adeta tek bir şahıs, tek bir ruh gibi oldukları görüşünü belirtiyor.
Bu aciz ve zayıf kardeşiniz (haddini aşarak) o esnafın temsil ettikleri manaların teşmilini düşünmek gibi (yani azîm gayret sahipleri çok kimselerin bu manadan istifadelerinin mümkün olduğu cihetini) düşünüyor. Şu hale göre rahmet-i ilahiyenin tecellisi sayesinde müştak insanlara kemal-i insaniyeden mesafeler alabilmek için ne kapılar açılmış. Ben kendim seni bu kapılara girebilir, bu mesafeleri kat edebilir bir can dostu olarak el ele yürümeye müsait buluyorum. İnşaallah teşhisimde yanılmış değilim. Haddizatında dairemize yakınlıkları olanlara, adeta talip olduklarımıza da öyle bakıyorum, öyle de bakmalıyız. Böyle bir hüsn-ü nazar altında bulunanlar ise temenni olunur ki ne kadar ruhların izzetine elverişli olan bir manevî cennete çekilmek isteniyorlar, siz de biliyorsunuz ki teveccüh eden rahmet ve vesilelerine ancak minnettar olunur, teşekkürlerle şükürlerle karşılanır, ona karşı nazlanmak kendimizi çok ağıra satmak gibi bir yanlışlığa düşmemeliyiz.
Hatırlarsınız ki Üstad’ımız bu konulara temas buyurmuş, herhangi bir vesile ile tedricen Nurlarla eskiden çok kesif olan alakasını azaltanlara hiç de sıcak bakılmıyor. Kendi hesabıma utanarak şunu diyeyim ki mücevherat ve hatta Nur alışverişini kömür ve çakıl alışverişiyle değiştirip onu tercih edenler ne kadar yanlış etmiş olacaklar. Bilhassa şu hususa parmak basıyorum, bugün olmasa da yarın siz de yaşayarak göreceksiniz, azîm manevî istifadelerin vesileleri horlanmaz, o vesileler o istifadelerle bütünleşmiştir.
Kendi ruhumla musahabe yapar gibi bu neviden gerçekler üzerine sizinle konuşuyorum. Şahsınızda bütün dost, sadık, vefalı, civanmert yakın kardeşlerimle de konuşuyorum. Cenab-ı Hakk’ın aciz İhsan’a manevî hayatımızın en istisnai konularını böyle rahat ifade ettirmesi cihetine de çok çok hamd ediyorum. Kardeşim, dostum, vefadarım, muhitimizden herhangi bir kimse dersini bir kenara iterek bu hakikatlerin üzerine kalbinin gözüyle ruhunun kemaliyle eğilirse vicdanında kesinlikle teyidini bulur “Evet... Evet... Evet...” der, diyecektir, böyle demeye vicdanen itilecektir.
Bilvesile tekrar selâm ediyorum, istikbalde daha da yükseklenecek olan manevî şahsiyetinizi, ruhunuzu selâmlıyorum. Elbette dualar da bekliyorum.
Kardeşiniz
AHMED İHSAN GENÇ
Not: Bu mektup telefon görüşmesiyle yazdırılmıştır.